İş Dünyası

Fırçada uzmanlık

Bir firma ile tanıştım Ambiente Fuarı’nda, fırçacı. Tuvalet fırçasından yumurta fırçasına, ayakkabı fırçasından badana fırçasına kadar belki 2000 farklı fırça yapmışlar.

Bir ara sordum, “çeşit çeşit ayakkabı fırçanız var, mesela cila bezi neden yok?”

“Bizim işimiz fırça,” diye yanıt verdi. “Bez tekstil ürünüdür, herkes bildiği işi yapsın.”

Hak verdim. Frankfurt sokaklarında mağazaları dolaşırken de birçok mağazada bu firmanın standını gördüm. Büyük mağazalardaki standlarda petek bile vardı, radyatör fırçasını kullanıcıya denetebilmek için.

Mağazalardan birinde, dükkan sahibiyle biraz muhabbet ettik. Dayanamadım, sordum: “Bu memlekette tek fırçacı bu firma mı, sizde başka fırça yok mu?”

“Neden her fırçayı farklı yerden alayım ki?” dedi adam. “Bu firmanın tek işi fırça. Tek cariyle çalışıyorum, kafam rahat.”

“Bu kadar ürün arasında illa ki duran ve koşanlar vardır,” dedim. “Hiç ‘bende şu fırça daha ucuz’ diye gelen olmuyor mu?”

“Arada bir oluyor. Çok satan modelleri Çin’den getirip satmak isteyenler çıkıyor. Ama bu işe bunca emek vermiş bir firmayı birkaç parça ucuz ürün için yarı yolda bırakamam. Elimdeki her markanın çok satan ürünlerinin ucuzunu arasam kimse marka geliştirmez. Bu tarz firmalar ise sektörü geliştirir,” diye yanıtladı adam.

Evet, işte bu zihniyet sayesinde doğuyor dünya markaları. Sıradan bir yerli marka olarak yola çıkan WMF, Fissler, Le Creuset gibi firmalar, ana vatanlarındaki esnafın dik duruşunun desteğiyle dünyaya meydan okuyorlar.

Bu anlayış, herkesin çok satan ürününe salça olup inovasyon maliyetlerini yükselterek pazarı bitiren virüs firmaların palazlanmasına engel oluyor.

Biz riske giren yatırımcıyı taklitle, ucuzla boğup yatırım yaptığına pişman ettiğimiz için, niş markalar çıkaramıyoruz Türkiye’de. Bu kafayla devam ettiğimiz sürece de herhangi bir sektörde dünya markası çıkarmamız çok zor.

Şubat 2017, Frankfurt, Almanya

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.